1. (a) ilâveden/caba olarak vermek, (b) gündeme/plana ilâve etmek, (c) içeri atmak, birbirine geçirmek,
    (d) katılmak, işbirliği yapmak, (e) (iskambilde) kartlarını ortaya koymak.
    throw in a word: söze karışıp bir şey söylemek.
yenilgiyi/mağlûbiyeti kabul etmek, pes demek, vazgeçmek.
… ile kader birliği yapmak, mukadderatını/talihini … ile birleştirmek, kaderde ortak olmak, kaderini/nasibini … ile paylaşmak.
kaderleri bir olmak Fiil
kaderini biriyle paylaşmak Fiil
birisiyle kader birliği yapmak, kaderleri bir olmak.
meydan okumak, hakaret etmek.
sponge (12).
yenilgiyi kabullenmek, pes demek.
pes demek, yenilgiyi kabul etmek, boyun eğmek, teslim olmak.
(US) biriyle ortak bir şey yapmak Fiil
birisiyle kader birliği yapmak, kaderleri bir olmak.
bir şeyi birinin yüzüne vurmak, yüzüne karşı söylemek.
Sırça evde oturan taş atmaktan sakınmalıdır: (a) Göreceği karşılıktan incinenler sözlerine/yaptıklarına
dikkat etmelidir; (b) Kendinde bir kusur varken başkalarını aynı kusurla suçlamamalı, (c) Senin yaptıklarını yapanları kınama.
işleri kösteklemek Fiil
(birini) aldatmak, yanıltmak, gözünü küllemek, yanlış yola sevketmek.
The escape plan depended on
his success in throwing dust in the eyes of the police.
aldatmak, gözünü küllemek/görmez hale koymak.
aldatmak Fiil
gözünü görmez yapmak Fiil
birini iflasa sürüklemek Fiil
kodese tıkmak Fiil
yenilgiyi kabul etmek, mücadeleden vazgeçmek, pes etmek.
(siyasî bir mevki için) adaylığını koymak.
taç atışı İsim, Spor